İçeriğe geç

İyi niyet kimde aranır ?

İyi Niyet Kimde Aranır?

Bir hukuk araştırmacısı olarak tarihsel bağlamda ve günümüz akademik tartışmaları ışığında, iyi niyet kavramının kimlerde aranması gerektiği üzerine kafa yoruyorum. Toplumların güven temeline dayalı ilişkileri, hak ve sorumluluk dengesi ve bireyin hukukla örülü yaşamı bu kavramla birlikte şekilleniyor. Peki, iyi niyet gerçekten kimde aranmalıdır?

Tarihsel Arka Plan

İyi niyet ilkesi, kökenini eski Roma hukukundaki bona fides anlayışına kadar götürebilir. Roma hukukunda bir işlemde tarafın “güvenilir olma halinde” yaptığı eylemler korunurken, kötü niyetli davranışlar cezalandırılmıştır. Bu ilke zamanla Avrupa kıtasındaki medeni hukuk düzenlerine aktarılmış, günümüzde Türkiye’de Türk Medeni Kanunu (m. 3) ve ilgili yasalarda yer bulmuştur. [1] Kanun koyucu, “kanunun iyi niyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır” ifadesiyle bu ilkeyi iç hukukta da benimsemiştir. [2]

Bu tarihsel süreç, iyi niyetin yalnızca ahlaki değil hukuki bir vaka olarak ele alındığını gösterir. Ancak birlikte soru soralım: İyi niyet “kimde aranır”? Yani korumanın konusu hangi kişilerdir?

Akademik Tartışmalar ve Kimlerde Aranır Sorusu

Akademik literatürde iki temel soru ön plana çıkar: Birincisi, iyi niyet hangi kişide mevcut olmalıdır? İkincisi, korumanın konusu kimdir? Örneğin, yukarıda belirtilen yasa maddesinde iyi niyetin “kanunun koruduğu kişide” aranacağı açıklanmıştır. [3] Buna göre, bir hak iktisabında bulunan ya da bir hukuki sonucun muhatabı olan kişi iyi niyetli olmalı; yani, o kişi hukuki engel veya eksikliğin farkında olmamalıdır.

Temsil ilişkisinde ise temsil edilenin ve temsilcinin her ikisinin de iyi niyetli olması gerektiği belirtilmiştir. [4] Tüzel kişilerde ise temsil yetkisi bulunan organların iyiniyetli hareket etmesi beklenir. [3] Bu ayrımlar, “iyi niyet kimde aranır?” sorusuna hukuki ilişkilerin niteliğine göre farklı yanıtlar olduğunu gösterir.

Öte yandan akademik tartışmalarda, iyi niyetin yalnızca “bilmemek” üzerine kurgulanmaması gerektiği; aynı zamanda “durumun gereğine göre gereken özeni göstermeme” halinde korunmayacağı gibi kriterlerin devreye girdiği vurgulanır. [5] Bu durum, kişinin iyi niyetli olduğu kadar dikkatli ve makul davranış göstermesinin de gereğini ortaya koyar.

Üç Temel Boyut: Kimlik, Rol ve Zaman

1. Kimlik: İyi niyetin aranacağı kişi, hak iktisabında bulunan ya da hukuki sonucun muhatabı olan gerçek kişi ya da tüzel kişidir. Yasa metinleri bu kimliği açıklar. [4]

2. Rol: Temsil edilen‑temsilci ilişkisi, tüzel kişi organları gibi durumlarda rol belirleyicidir. Bu bağlamda sadece “şahıs” değil onun temsil ettiği sistem de göz önünde tutulur. 3. Zaman: İyi niyetin varlığı bazen işlem anında, bazen ise belirli bir süre boyunca aranır. Örneğin, zamanaşımı ile hakkın kazanılmasında iyi niyetin süre boyunca devam etmesi gerekir. [4]

Neden Kimde Arandığı Önemlidir?

İyi niyetin kimde aranacağına dair netlik, hukuki güven açısından kritiktir. Toplumda bireyler arasındaki ilişkiler, piyasalar ve mülkiyet devri gibi alanlar güven üzerine kuruludur. Eğer bir işlemde taraflardan hangisinin iyi niyetli olduğu belirsizse, hukuki belirsizlik doğar. Bu da işlem güvenini zedeler. Örneğin, bir gayrimenkul devrinde alıcı, satıcının gerçekten yetkili olduğunu ya da devrin hukuka uygun olduğunu bilemeyebilir. Eğer alıcının bu konularda “durumun gereklerine göre gerekli özeni göstermediği” durum varsa, iyi niyetten faydalanamaz. [2]

Dolayısıyla “iyi niyet kimde aranır?” sorusunun cevabı, yalnızca teknik bir hukuki formül değil, aynı zamanda birey‑toplum ilişkilerindeki güven mekanizmasının da ifadesidir.

Günümüzde Uygulama ve Ortaya Çıkan Zorluklar

Günümüzde dijitalleşme, mülkiyet işlemlerinin hızlanması ve küreselleşme süreçleriyle birlikte iyi niyetin tespit edilmesi zorlaşmaktadır. Bilgiye erişim artmış, ancak aynı şekilde alıcının veya devralanın durumu değerlendirme yükümlülüğü de artmıştır. Hukuk teorisyenleri, özellikle sahiplik devrinde alıcının “klasik olarak bilmesi gerekenleri bilmeme” durumunun ne ölçüde kabul edileceği üzerine tartışmaktadırlar.

Bir başka güncel tartışma da “objektif iyi niyet” ile “sübjektif iyi niyet” arasında yapılmaktadır: Objektif iyi niyet, kişinin davranışlarının toplumsal ölçütlere uygun olması; sübjektif iyi niyet ise kişinin içsel haliyle bilmemesidir. [6] Bu ayrım, kimde aranır sorusuna yön verir: İçsel durum yeterli mi, yoksa davranışın dışarıdan gözlemlenebilir ölçütlere uygunluğu mu daha belirleyici?

Sonuç

“İyi niyet kimde aranır?” sorusunun cevabı, hukuki ilişkilerin yapısına, kişinin rolüne ve zaman dilimine göre değişkenlik gösterir. Bir hak kazanıcısı mı, temsilcisi mi, tüzel kişi organı mı? İçsel niyet hâli mi yoksa davranışsal uygunluk mu? Bu soruların yanıtları hem tarihsel hukuk gelişimiyle, hem de günümüz akademik tartışmalarıyla bağlantılıdır.

Okuyuculara önerim: Kendi gündelik ilişkilerinizde ve işlemlerinizde, karşınızdaki tarafın niyetini sorgulamaktan öte “durumun gereklerine göre gereken özeni” gösterip göstermediğinizi değerlendirin. Böylece hem hukuki güvenliğinize katkı sağlarsınız hem de toplumsal bağların güçlenmesine katkıda bulunursunuz.

Sources:

[1]: “Türk Hukukunda İyiniyet ve Dürüstlük Kavramı”

[2]: “TMK Madde 3 – İyi Niyet Nedir? Hakların Kazanılmasında İyi Niyet.”

[3]: “İYİ NİYET (Hukuk) Ansiklopediler – TÜBİTAK”

[4]: “Hakların KAZANILMASINDA İYİNİYETİN ROLÜ – Ankara Üniversitesi”

[5]: “İyiniyet Nedir, Hukukta İyiniyet Kuralı | Adana Avukat | İncekaş Hukuk”

[6]: “Hakların Kazanılmasında İyiniyetin Rolü – Hukuk Dershanesi”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
ilbet mobil girişvdcasino girişilbet girişbetexper.xyzbetcibetci.betbetci.cobetci.co splash